Prof. Dr. Esin F. Başer
Özel Karşıyaka Göz Hastanesi, İzmir
GİRİŞ
  Glokom tüm dünyada irreversibl körlük nedenleri arasında ön  sıralarda yer alan bir tablodur. Günümüzde açık açılı glokom tedavisinde en sık  uygulanan yaklaşım ilk olarak ilaç tedavisi ile göz içi basıncını (GİB)  düşürülmesi, eğer bu yeterli olmazsa laser trabeküloplasti (LTP) uygulanması,  bu da yetersizse glokom cerrahisine geçilmesidir. 
  
  Etkili ilaç tedavilerinin yaygınlaşmasına rağmen tedavi  edilen glokom hastalarının dörtte birinde tablo 20 yıl sonra bir gözde körlükle  sonuçlanmaktadır. Glokom hastalarının bazılarının kaçınılmaz olarak körlüğe  gidişinde en sık neden ilaç tedavisine uyumsuzluktur. İlaçların önerildiği  şekilde ve sürede kullanılmamasının başlıca sebepleri unutkanlık, damlayı kendi  başına uygulayamamak, ilaç yan etkileri ve bazen de ekonomik kısıtlılıklardır.  Glokomda medikal tedaviyle ilgili diğer bazı sorunlar glokom ilaçlarının okuler  ve sistemik yan etkileri, zaman içinde gelişen okuler yüzey sorunları nedeniyle  ilaç toleransının azalması ve ileride gerekebilecek glokom cerrahisinin olumsuz  olarak etkilenmesidir. Bu nedenlerle  glokom tedavisinde hastanın tedaviye uyumsuzluğunu azaltacak, okuler ve  sistemik yan etkilere yol açmadan GİB’nı etkin olarak kontrol edebilecek  yöntemlere ihtiyaç vardır. Bu yöntemlerden biri LTP’dir. 
  
  LTP açık açılı glokom tedavisinde ilaçlar ve insizyonel  cerrahiye alternatif olarak 40 yılı aşkın süredir kullanılmaktadır. Avantajları  ayaktan yapılması, hasta toleransının yüksek olması, komplikasyonlarının az  olması, aynı anda iki göze yapılabilmesi, topikal anestezinin yeterli olması ve  yüksek cerrahi risk taşıyan hastalarda uygulanabilmesidir.1 Bu  derlemede LTP’nin temelini oluşturan ve en uzun süre kullanılmış yöntem olan  argon laser trabeküloplasti (ALT) ile günümüzde “altın standart” yöntem olarak  kabul edilen selektif laser trabeküloplasti (SLT) üzerinde durulacaktır. 
Laser Trabeküloplasti Kısa Tarihçesi
            Ön kamara açısına GİB’nı düşürmek  amacıyla laser uygulamaları 1970’li yıllarda başlamıştır. İlk olarak Rusya’da  Krasnov2 1973 yılında Q-anahtarlı ruby laser ile açık açılı glokomda  goniopunktür tekniğini tanımlamıştır. Bu ilk uygulamada dışa akım kolaylığının  arttığı, tüm hastalarda GİB’nın geçici olarak azaldığı bildirilmiştir. Farklı  laser tipleri ve dalga boylarının kullanılmasıyla da benzer sonuçlar alınmış,  ancak uzun dönemde etki kaybolmuştur.3,4 Aynı yıl Worthen ve Wickham5  maymunlarda ön kamara açısına argon laser uygulayarak tespit ettikleri hücresel  ve histopatolojik değişiklikleri tanımlamış, 1974 yılında argon laser ile ilk  insan çalışmalarının sonuçlarını yayınlamış,6 1979 yılında ise  uyguladıkları laser ile konvansiyonel glokom cerrahisinin 3 ay - 3 yıl arasında  geciktirilebileceğini ve glokom cerrahisi öncesi “argon laser trabekülotomi”nin  uygulanması gerektiğini bildirmişlerdir.7 
  
  Argon laserin glokom tedavisinde  kullanılmasına ilgi Wise ve Witter’ın8 1979’da tanımladığı yeni  yöntem sonra olmuştur. Wise ve Witter8 daha az enerji kullanarak  (1000-1500 mW, 01. sn, 50µ spot çapı) yaptıkları uygulama ile 41 hastada 3 ayda  ortalama 10.29 mmHg’lik GİB azalması tespit ettiler. Yazarlar trabeküler ağda  oluşturulan lokalize yanıkların kollajen dokuda büzüşme oluşturduğu, bunun da  komşu dokularda gerilme ve çekilmeye yol açarak trabeküler porlarda genişleme  ve dışa akıma dirençte azalmaya yol açtığını düşünmüştür. Wise, 360 derece ALT  sonrası 1 yılda %91’inin GİB’nın 20 mmHg altında olduğunu ve 48 ay sonunda  ortalama GİB’nın 13 mmHg olduğunu bildirmiştir.9 İlk olarak Wise ve  Witter’ın uyguladığı bu teknik bugün ALT olarak bilinmektedir. ALT 1981’de  Scwartz, Wilensky ve Jampol, Sutton ve ark gibi yazarlarca da kullanılarak  başarılı bulunmuştur.9-12Bu ilk sonuçlar tüm dünyada oftalmologları  ALT’yi açık açılı glokomda kullanma konusunda teşvik etmiş, 1990 yılında Glokom  Laser Çalışma Grubu ALT’nin uzun dönemde medikal tedaviye kadar etkili ve  güvenilir olduğunu bildirmiştir.13 
  
  LTP uygulamaları Anderson ve Parrish’i14 1983  yılında optik radyasyonun seçici olarak absorbe olabileceğini ve böylece sadece  pigmentli yapılarda seçici olarak hasar oluşturulabileceğini göstermesiyle yeni  bir çağa adım atmıştır. “Selektif  fototermolizis” denen bu olayın gerçekleşmesi için melanin pigmentinin  termal relaksasyon zamanında  (~1 µsn)  daha kısa süreli atımı olan spesifik bir dalga boyundaki laserin kullanılması  gereklidir.15 Bu gözlemin ardından Latina ve Park16  pigmentli ve pigmentsiz tabeküler ağ hücrelerinden oluşan miks hücre kültürüne  değişik dalga boylarındaki laserleri uyguladıklarında 1µsn altındaki atım  sürelerinde pigmentli trabeküler hücrelerin seçici olarak hedeflenebileceğini  ve bu sırada komşu pigmentsiz hücrelere bir hasar verilmediğini gözlemlemiştir. Bu amaca uygun olarak geliştirilen SLT  cihazında atım süresi sadece 3 nanosaniyedir. Frekans katlamalı, Q anahtarlı  Nd:YAG laser (532 nm) uygulamasıyla pigmentli hücrelerde melanin granüllerinde  parçalanma ve lizozomal membranlarda parçalanma olduğu, komşu pigmentsiz  hücrelerde ise yapısal bir hasar olmadığı elektron mikroskopik olarak  gösterimiştir. Bu yeni yönteme ait ilk pilot çalışma sonuçları 1998’de  yayınlanmıştır.17 Yöntem günümüzde SLT olarak bilinmektedir.17 
  
Geleneksel ALT uygulamalarında trabeküler ağın  fotokoagulasyonu pigmentli trabeküler hücrelerden ışınlama alanı içindeki çevre  dokulara ısı yayılmasıyla sonuçlanırken SLT tekniğinde laser ışını seçici olarak  pigmentli trabeküler ağ hücrelerini hedeflemekte ve komşu pigmentsiz hücreler  ve yapılarda kollateral termal hasar oluşturmamaktadır. SLT yöntemi 2001  yılında FDA onayı almıştır ve halen tüm dünyada ve ülkemizde yaygın olarak  uygulanmaktadır. 
Argon Laser Trabeküloplasti (ALT)
A. Etki  Mekanizması
  ALT’nin GİB düşürücü etkisi dışa akımın artması ile  olmaktadır; ancak kesin mekanizma bilinmemektedir. Önerilen iki mekanizma  mekanik ve biyolojik (hücresel) teoriler ve bunların kombinasyonudur.18
  
  ALT uygulanmış insanlardan alınan trabekülektomi  spesimenlerinin histopatolojik incelenmesinde erken dönemde trabeküler  kirişlerde parçalanma ve melanin içeren endotel hücreleri gibi bazı hücrelerde  nekroz olduğu, ardından trabeküler ağın kollajenöz yapısında büzüşme olduğunu  gösterdi.19 ALT’nin ilk uygulayıcıları Wise ve Witter8  laser trabeküloplastinin çevresel trabeküler gerginliği artırarak trabeküler  ağın dış tabakalarının içe doğru çekilmesine ve dışa akım kolaylığının  artmasına neden olan mekanik bir etkisi olduğunu düşünmüşlerdir. Böylece  uygulamanın açık açılı glokomun bazı formlarının gelişmesine yol açan Schlemm  kanalı kollapsını önlediği düşünülmüştü. Ancak daha sonraki çalışmalar mekanik  teoride bazı kusurlar olduğuna işaret etti. Van Buskirk18 ALT’den  sonra Schlem kanalında hiçbir değişiklik olmadığını, kanaliküler genişlemenin  sadece 40 mm’lik alanda olduğunugösterdi. Dolayısıyla bir kadrana  uygulanan ALT’nin trabeküler ağda çevresel mekanik bir kontraksiyona yol açması  pek muhtemel değildi ve ALT’nin mekanik değişiklikler dışında bir mekanizmayla  GİB’nı düşürüyor olması muhtemeldi. 
  
  Biyolojik teori LTP’nin trabeküler ağda başlattığı  biyolojik etkilerle dışa akıma direnci azalttığını öne sürer.20  Organ kültürü çalışmalarında LTP’nin trabeküler hücrelerde DNA replikasyonunun  %80 arttığı gösterilmiştir.20 Çoğalan bu yeni hücrelerin %60’nın  laser yanığı olan sahalara göçü uygulamadan sonraki 2 hafta boyunca olmaktadır.  LTP IL-1 ve TNF-α gibi maddelerin ekpresyonunu sağlayarak jukstakanaliküler  bölgede metaloproteinazların düzeyinde de artışa yol açar.21,22  Yükselen metaloproteinaz seviyeleri ise ekstraselüler matriks döngüsünü  artırarak dışa akıma direnci azaltır. Yine biyolojik teoriye göre laserin  oluşturduğu koagulasyon nekrozu makrofajların migrasyonuna yol açar, ve bu  makrofajlar debrileri fagosite ederek trabeküler ağda adeta temizlik yapar.20
  
  Biyolojik mekanizma  ALT sonrasında gözlenen GİB azalmasını mekanik teoriye göre daha iyi  açıklamaktadır. Kısaca, trabeküler ağın ALT ile tedavisi trabeküler hücre  bölünmesini uyarır ve jukstakanaliküler bölgede bazı metaloproteinazların  ekspresyonunu sağlar. İster sadece mekanik, ister sadece biyolojik, isterse  kombine mekanizmalarla olsun, ALT trabeküler dışa akım sisteminden sıvı  çıkışını artırarak GİB’nı düşürmektedir.    
  
  B. Laser ve  parametreleri:
  ALT’de kullanılan laser mavi-yeşil dalga boyunda (488-514  nm) argon laserdir. Günümüze değin üzerinde ALT’nin optimal parametreleri ve  uygulama tekniği üzerinde pek çok varyasyon olmuştur.  En çok kabul gören laser parametreleri 50µm  spot boyutu, 0.1 sn süre ve 500-1000 mW enerji düzeyidir. 
  
  C. Hasta Seçimi  ve Endikasyonlar:
  ALT’nin temel endikasyonları maksimal medikal tedavi ile  kontrol edilemeyen primer açık açılı glokom, eksfoliatif glokom ve pigmenter  glokomdur. Ayrıca ilaç kullanmak istenmeyen veya ilaca uyumu az olan hastalarda  primer tedavi olarak da kullanılabilir. Başarı oranı biraz daha düşük olmakla  beraber açının açık olduğu afak ve pseudofak glokomda da uygulanabilir.23  Filtran cerrahinin başarısızlığı durumunda ALT uygulanabilir.23-25  Üveitik glokom, açı resesyonu glokomu ve konjenital glokomda genellikle etkisiz  kabul edilmektedir.23,25
  
  D. Uygulama  Tekniği:23 
E.  Komplikasyonlar:
  a.  GİB  Artışı:ALT sonrası en sık  komplikasyon uygulamadan hemen sonra 
  geçici  GİB yükselmesidir. Krupin ve ark.26 360° ALT sonrasında 1. saatte  hastaların %53’ünde 1-22 mmHg arasında değişen bir GİB artışı tespit  etmişlerdir. Bunlardan iki gözde postlaser 4. ve 7. saatlerde anlamlı GİB  artışı sürdüğünden, özellikle santral görme alanı tehdit altında olan  hastaların 7. saate kadar takibinin gerekebileceği düşünülmüştür. Wilensky ve  Weinreb27 360° ALT sonrası GİB’nın özellikle 3-5. saatlerde  arttığını, 180°uygulamada ise bu artışın ilk 1-1.5 saatlerde olacağını tespit  etmişledir. 
  Özellikle açının pigmentli olduğu gözlerde ve uygulamanın  posterior trabekuluma yapılması ALT sonrası GİB piki riski taşımaktadır.28Bazı  çalışmalar ALT sonrası GİB pikinin uygulanan yüksek enerji düzeyiyle ilişkili  olabileceğine dikkat çekmişlerdir.29 GİB artışları büyük oranda  laser sonrası uygulanacak α2 agonistler ile kontrol altına alınabilir. 
  
  b. Periferik Anterior Sineşi (PAS) Oluşumu: ALT sonrası periferik anterior sineşi oluşumu %17-47 oranda bildirilmektedir.23 GLT çalışmasında primer ALT uygulaması  %46 oranda PAS ile sonuçlanmıştır. PAS oluşumuna yatkınlık yapan faktörler  yüksek enerji düzeyi ve laser spotlarının posterior yerleşimi olarak  düşünülmektedir.30 Bu sineşilerin çoğu ancak skleral mahmuza kadar  uzanmakta olup he zaman klinik bir anlam ifade etmeyebilir.
  
  c. Üveit: ALT sonrası iritis çok büyük oranda geçicidir ve bir sorun  oluşturmamaktadır. İritis tipik olarak kısa süreli topikal steroid uygulamasına  yanıt verir. Ancak Wilensky ve Jampol31 ALT sonrasında, bir vakada 9  ay süren ciddi nongranülamatöz iritis gelişen 2 olgu bildirmiştir.
  
  d. Santral Görme Adacığının Kaybı: Bu  komplikasyonun terminal glokomlu hastalarda post laser ilk saatlerde kontrol  altına alınmamış GİB piki nedeniyle görüldüğü bildirilmiştir.32,33  
  
  e.  Tenon  kisti oluşumu ve Gelecekteki Filtrasyon Cerrahisi Üzerine Etki: Özellikle tekrarlayan ALT uygulamalarının trabekülektomiden sonra tenon kisti  oluşumu riskini artırdığı düşünülmektedir.34-37 Richter ve ark.35  enkapsüle bleb oranını ALT uygulanmış hastalarda %15.4, ALT uygulanmamış  hastalarda ise %4.7 olarak bildirmiştir.
  
  f. Diğer: ALT sonrası önemi olmayan  mikrohifema oranı %2-5 arasında bildirilmiştir.23,33 ALT sırasında  kullanılan lense bağlı korneal abrazyonlar ve noktasal keratopati görülebilse  de klinik bir önemi yoktur. 
  
  F. Etkinliği belirleyen  Faktörler
  a. Yaş: ALT  ile genelde gençlerde daha az başarılı sonuçlar elde edilmektedir.23,38 
  b. Pigmentasyon düzeyi:  Genel kanı ALT  etkinliğinin pigmentasyon düzeyiyle arttığı yönündedir.39,40
  c. Bazal GİB düzeyi: Genellikle kabul gören ALT öncesi GİB ne kadar yüksekse  elde edilecek etkinin o kadar fazla olacağı yönündedir.23,24 
  d. Glokomun tipi:Normotansif glokomda hastaların %50-70’inde iyi yanıt 
  alınmakta,  ancak GİB düşüşü primer açık açılı glokomdaki kadar fazla olmamaktadır.41,42  Pigmenter glokomda ve pseudoeksfoliatif glokomda başarı oranı yüksektir, ancak  etkinin süresi PAAG’daki kadar uzun olmayabilir.23,25 Ancak yaşlı ve uzun süredir  glokomu olan hastalarda pigmente bağlı kronik trabeküler hasar olabileceğinden  ALT’ye direnç olabilir ve hatta ALT sonrası GİB kontrolu zorlaşabilir.23,43 Üveitik glokomların bir kısmında  ALT’ye yanıt alınabilirse de bu hastalarda laser sonrası çok ciddi GİB  artışları olabileceği unutulmamalıdır.23 Juvenil glokomlu gözlere  ALT uygulandığında başarısızlık yanı sıra tablonun çok daha ağırlaşması riski  bildirilmiştir.31,32,38 Önceden  trabekülektomi geçirmiş ve başarısız olmuş gözlere yeniden cerrahi yapılmadan  önce ALT denenebilir ve başarılı olma şansı vardır.23-25   
G.  Ekinlik
  a. Kısa ve Orta Dönemde Etkinlik: 
  ALT’nin açık açılı glokomlarda kısa ve orta vadede etkili  olduğu pek çok çalışma ile gösterilmiştir. ALT ile ilk başarı oranı %75-85  civarındadır. Ortalama %20-30’luk GİB düşüşü elde edilebilir. Tuulonen44  primer ALT uyguladığı primer açık açılı ve eksfoliatif glokomdan oluşan bir  seride 12 ayda ortalama %30, 18. ayda ise ortalama %28’lik bir GİB azalması  elde ettiğini bildirmiştir. Üstündağ  ve Diestelhorst45 maksimal tedavi ile kontrolsuz olduğu için ALT  uygulanan 39 gözü 3 yıl süreyle izlediklerinde %46’lık bir başarı oranı elde  ettiklerini bildirmişlerdir. 
  
  b. Uzun Dönemde Etkinlik ve Etkinliğin Süresi
  ALT’nin ilk başarısı kalıcı olmayıp, etkinlik oranı 5 yılda  %50, 10 yılda %32 civarındadır.46 Elsas ve Johnsen47 primer ALT uyguladıkları 66  gözün retrospektif analizinde (başarı kriteri ilaçsız GİB <22 mmHg) başarı  oranlarının 1-2-3 ve 4. yıllarda sırasıyla %73, %66, %57 ve %50 olduğunu  bildirmiştir. Odberg ve Sandvik48 ise primer ALT sonrası ilaç  kullanmaksızın kontrol altında olan hastaların oranını 2-5-8. yıllarda, açık  açılı glokomda sırasıyla %77, %67 ve %67, pseudoekfoliatif glokomda ise  sırasıyla %80, %54 ve %36 olarak bulmuştur. Wise49 primer açık açılı  glokom hastalarında geç dönem ALT sonuçlarını incelediğinde 21 mmHg altında GİB  oranının 5. yılda %61, 10. yılda %70 olduğunu bildirmiştir.
  
  c. Primer ALT Etkinliği:
  Primer ilaç kullanımı ile primer ALT uygulanan hastaları  karşılaştıran Glokom Laser Çalışma Grubu primer ALT yapılanlarda 9 mmHg, primer  olarak ilaç tedavisi alanlarda 7 mmHg GİB düşüşü bildirmiştir. İki yıllık takip  sonunda gözlerin %44’ü sadece ALT ile kontrol altına alınabilirken, gözlerin  %70’inde ilaç + ALT ile kontrol sağlanabilmiştir. Yedi yıl sonunda primer ALT  yapılanlarda GİB primer olarak ilaç ile tedavi edilenlere göre 1.2 mmHg daha  düşük olmuştur. Çalışmacılar primer ALT’nin medikal tedavi kadar etkin olduğu  sonucuna varmışlardır.13 Bu çalışmanın aksine Tuulonen ve  arkadaşları primer ALT ile primer ilaç (timolol) kullanan hasta gruplarının  retrospektif analizinde iki grup arasında başarı oranında 1. yılda bir  farklılık göstermediğini bildirmiştir.50
  
  d. Tekrarlanan ALT’nin Etkinliği  
  İlk uygulamada başarılı  olmuş ama zamanla etkisi azalmış ALT’nin tekrarlanması halinde başarı oranı ilk  uygulama gibi yüz güldürücü değildir. Feldman51 tekrarlayan ALT ile  6. ayda %35, 1. yılda %21, 2. yılda %11 oranda başarı bilirmiştir. Richter ve ark.52 ise  tekrarlayan ALT ile 1. yılda %33 başarı gözlemlemiştir. Başka bir seride  tekrarlayan ALT uygulaması ile başarı oranını sadece %38 olarak bildirirken,  tekrarlayan uygulamaya bağlı %12 oranda kalıcı GİB yüksekliği görüldüğüne ve  acil filtran cerrahi gerektiğine dikkat çekilmiştir.  
  Daha yakın yıllarda Agarwal ve ark.53 primer ALT’nin 1 ve 5 yıl sonra hastaların sırasıyla %75 ve  %65’inde kontrol sağlamasına rağmen, ikinci kez ALT yapılanlarda 5. yılda  sadece %10 olguda kontrol sağlanabildiğini bildirmiştir. ALT’nin tekrar  edilebilirliğinin düşük olmasının sebebi glokomun ağırlaşması ve GİB’nın  giderek yükselmesi olabileceği gibi laser etkisiyle trabeküler yapılarda oluşan  skar ve füzyona bağlı yapısal değişiklikler de olabilir. Nitekim Koller ve  arkadaşları ALT yapılmış gözlerden alınan trabekülektomi spesimenlerinde açıda  membran formasyonu gözlediklerini, ALT tekrarının başarısının kısıtlı olmasının  temel nedeninin bu membran formasyonu olduğunu belirtmektedir.28  Günümüzde 360° uygulamadan sonra ALT’nin tekrarlanması hem kalıcı GİB  yükselmesi riski hem de düşük etkinlik nedeniyle önerilmemektedir. 
Selektif Laser Trabeküloplasti (SLT)
SLT yöntemi tıpkı ALT gibi humör aközün dışa akımını  artırır. SLT enerjisinin pigmentli trabeküler hücrelerce absorbsiyonunun GİB’nı  tam olarak nasıl düşürdüğü kesin olarak bilinmemektedir. ALT’nin aksine trabeküler  kollajen yapıda koagulasyon nekrozu yapmadığı için ALT’deki gibi mekanik bir  etki söz konusu değildir. Ancak SLT’nin etkinliğinin ALT’nin diğer etki  mekanizmaları olan biyolojik ve hücresel mekanizmalarla çok benzerlik  gösterdiği düşünülmektedir.54
  SLT uygulaması sonrasında IL-1a, IL-1b, IL-8 ve TNF-α gibi  sitokokinler dahil kemotaktik ve vazoaktif maddeler salınmaktadır.55  IL-1b ve TNF-α,  jelatinazlar gibi  matriks metaloproteinazları stimule eder ve makrofajları ortama çağırır.56  Trabeküler ağ hücrelerinin makrofajlarla infiltrasyonu, bu hücrelerin dışa  akımı artırmada ve Schlemm kanalı geçirgenliğini artırmada önemli bir rolü  olduğunu düşündürmektedir.57,58 Gerek makrofajların toplanması gerekse sitokinlerde değişiklikler matriks  metaloproteinaz yolu üzerinden de ekstraselüler matriks remodelajını  uyarmaktadır.59 IL-8 gibi sitokinler ise Schlemm kanalından  transendotelyal geçişi artırır.57 Ayrıca sitokinler insan trabeküler ağ hücrelerinde büyüme  faktörleri gibi davranarak bu hücrelerin bölünmelerini ve laser uygulanan  alanlarda tekrar çoğalmalarını sağlar.57 Bir hücre kültürü  çalışmasında SLT’nin hücreler arası birleşim yerlerini parçalayarak Schlemm  kanalı geçirgenliğini arttırdığını göstermiştir; bu nedenle SLT ile  prostaglandin analoglarının ortak bir yolla GİB’nı düşürdüğü bildirilmiştir.60  Yakın zamanlarda SLT’nin trabeküler ağda oluşturduğu değişiklikler ve  geçirgenlik artışının Schlemm kanalında da genişlemeye yol açtığı ve bu  genişlemenin SLT etkinliği ile doğru orantılı olduğu gösterilmiştir.61
  İnsan kadavra gözlerinde yapılan bir histolojik çalışma  SLT’nin trabeküler ağda koagulasyon hasarı yapmadığını ve ALT’den daha az  yapısal hasar oluşturduğunu göstermiştir.62 Ultrastrukturel incelemeler ise aslında hem ALT hem SLT’nin  trabeküler yapılarda düzensizliğe yol açtığını ancak hasarın SLT ile çok daha  az olduğuna işaret etmektedir.63 Bu çalışmalar SLT’nin pigment içeren endotel hücrelerinde mekanik ve  belirgin termal etki olmaksızın oluşturduğu kısıtlı hasarın humör aköz dışa  akımını artırmak için yeterli olduğunu göstermektedir.
  B. Laser ve  Parametreleri:15,17,54,55,64-67 
artışı  5  mmHg üzerinde olursa  takibe devam edilir. Gerektiğinde GİB oral  karbonik anhidraz inhibitörü ile kontrol altına alınır ve GİB normalize olana  kadar takip süresi uzatılabilir. 
  b. Laser sonrası dönemde hastanın kullanmakta olduğu glokom  ilaçlarına aynen devam etmesi istenir.   İlaç kesilmesi veya azaltılmasına kontrollerde karar verilmelidir.
süreyle  topikal steroid veya non-streoidal antiinflamatuar damlalar 4x1 dozunda  önerilebilir. Tedavinin etkinliğinin yüksek olması için immun yanıtın fazla  baskılanmaması gerektiği, steroidlerin kısa süreli kullanılmasının veya  tercihan nonsteroidal antiinflamatuar kullanılmasının etkiyi daha belirgin  ortaya çıkaracağı da iddia edilmiştir. Ancak SLT sonrası kısa süreli topikal  steroid kullanımının SLT etkinliğini azaltmadığını bildirenler de olmuştur. 75-77
  d.  SLT’nin GİB düşürücü etkisinin çoğu ilk  1-2 haftada ortaya çıkmakta, 4-6. haftalara doğru etki biraz daha  belirginleşmektedir.1,65 Bir çalışmada eğer 2. haftada GİB’nda  azalma tespit edilirse ve hedefe ulaşıldıysa hastanın 3. aya kadar tekrar  görülmeyebileceği, eğer 2. haftada hedefe ulaşılmadıysa hastanın 4. haftada  tekrar görülmesi gerektiği bildirilmiştir. Kendi pratiğimde (ileri evre glokomu  olanların dışındaki) hastaları standart olarak 4. haftada değerlendirmekteyim;  bazı gözlerde 3. aya doğru etkinin hafifçe arttığı da gözlenmiştir.1
sonrasında  da ilk saatlerde geçici GİB yükselmesi izlenebilir. GİB artışı 360°  uygulamalarda 180° uygulamaya göre daha sık görülmektedir. GİB yükselme oranı  literatürde %0 ile %37 arasında değişen oranlarda bildirilmiştir.17,78,79,80-87  Bu yükselme ilk 2 saatte görülmekte, 24 saatte normale dönmektedir. Ancak  trabekulumda yoğun pigmenti olan, çoklu ilaç kullanan ve önceden ALT yapılmış  gözlerde belirgin postlaser GİB artışı riski olduğu ve bunun bazı hastalarda  kalıcı olabileceği bildirilmiştir.88 Açısı yoğun pigmentli olan  hastalarda enerji düzeyinin minimum tutulması ve açının daha kısıtlı bir  alanının tedavi edilmesi gibi tedbirler alınabilir.65 Yakın zamanda  bir seride eksfoliatif glokomlu hastalarda SLT sonrası 1-5. haftalarda  persistan GİB yüksekliği gelişen ve trabekülektomi  gereken 5 olgu bildirilmiştir.89
  Kendi klinik uygulamamda SLT’den hemen sonra profilaktik  olarak 1 damla brimonidin göz damlası uygulamakta ve 1. saatte GİB kontrolu  yapmaktayım. Eğer 5 mmHg’yi aşan bir GİB artışı olursa gerekirse oral  asetozolamid vermekte ve GİB normalize olana kadar (genellikle 2-3. saatler)  hastayı gözlemekteyim. Klinik tecrübelerime göre 180° SLT sonrasında 1. saatte  genelde 2-4 mmHg’lik GİB artışı olmaktadır; 10 mmHg’lik GİB artışı çok  nadirdir. Ancak tek seansta 360° uygulamalarda birinci saatte 3-5 mmHg’lik  artışlar nadir değildir; seyrek olarak 5 mmHg’yi aşan piklere de rastlanmıştır.  Yine kendi uygulamalarımda pseudoeksfoliatif ve pigmenter glokomlu hastalarda  SLT sonrası GİB artışının daha sık olduğunu ve bazen 10 mmHg’ı bulabildiğini  gözlediğimden, bu hastalara ilk seansta 180° uygulama tedavi yapmakta,  gerekirse ikinci 180 derecelik uygulamayı 2-4 hafta sonra yapmaktayım. Tek gözlü  hastalarda, ciddi görme alanı kaybı olan hastalarda da yine ilk olarak 180°  uygulamayı tercih etmekte ve SLT’den hemen sonra oral asetozolamid vermekteyim.  Bu konservatif yaklaşımla pratiğimde SLT sonrası persistan GİB yüksekliği ile  karşılaşılmamıştır.1,67,87
Düzeyde %80 oranda üveitik reaksiyon olmaktadır. Persistan ön kamara reaksiyonu bildirilmemiştir.64,65 Kendi klinik uygulamalarımda 2-3 gün süreli hafif - orta düzeyde iritis gözlemekteyim; hastalar bu sürede hafif düzeyde kızarıklık ve fotofobi tanımlayabilir.1,67
Problemsiz sonuçlanır ve GİB kontrolüne olumsuz bir etkisi olmaz. Kendi uygulamalarımızda da açıda neovaskülarizasyon olmayan iki olguda SLT sırasında minimal hifema geliştiği görülmüş, hifema seviye vermeksizin rezorbe olmuş, ve SLT etkinliği üzerine olumsuz bir etki görülmemiştir. 87
keratit reaktivasyonu), korneal haze ve incelme, hipermetropik kayma ve korneal incelme ile sonlanan akut korneal ödem, LASIK geçirmiş gözlerde diffüz lamellar keratit olguları bildirilmiştir.93-96 SLT sonrası kornea endotel yetmezliği çok nadirdir. Pseödoeksfoliatif glokomda SLT uygulaması sonrası kornea endoteli dekomponsasyonu nedeniyle keratoplasti gereken 2 olgu bildirilmiştir.89
fotofobi ve hafif bulanık görme  olabilir. SLT sonrası bildirilen diğer nadir komplikasyonlar iritis ve koroidal  efüzyon, kistoid maküler ödem ve subretinal sıvı birikimidir.97-100
  
       G.   Etkinliği Belirleyen Faktörler
  
  a. Bazal  GİB düzeyi: SLT öncesi bazal GİB ne  kadar yüksekse uygulama o kadar etkili olmaktadır. SLT ile yapılan çalışmaların  hemen tümünde etkinliği belirleyen temel fakörün bazal GİB seviyesi olduğu  gösterilmiştir.64-67,81,101-104 Bir çalışmada SLT’nin 24-26 mmHg’lik  basınç değerleri olan hastalarda başarılı olacağı ifade edilirken103  diğer bir çalışmada 18 mmHg üzerindeki tüm hastaların SLT’den faydalanacağı, 14  mmHg altındaki basınçlarda ise SLT’nin etkisiz kalacağı iddia edilmiştir.104 
  
  b. Tedavi edilen açı miktarı:SLT’de tedavinin uygulandığı alan ile elde edilen yanıt  arasında bir ilişki olduğu görülmektedir.75 Nagar ve ark 90° ve 180° ile 360°lik SLT’yi karşılaştırdığında  360° uygulamayı daha başarılı bulmuştur.84 Bugün genel olarak kabul  görülen en az 180° uygulamadır. Özellikle OHT veya monoterapiyle kontrollü bazı  olgularda 180° tedavi yeterli gelebilmektedir ve her olguya 360° tedavi şart  değildir.
  
  Kendi pratiğimde ilk uygulamalarımda 180° tedaviyle  ortalama 3.2 mmHg’lik GİB düşüşü olan 18 gözlük bir grupta, tedavinin 360°  tamamlanmasıyla bazal GİB’ndan ortalama 5.8 mmHg azaldığı gözlenmiştir. Bu  nedenle halen eksfoliatif ve pigmenter glokom olgularının çoğunda, tek gözlü  veya ileri görme alan kaybı olan hastalar haricinde, rutin olarak tek seansta  360° derece SLT uygulamaktayım. Riskli olgularda 180° tedaviden 2-4 hafta  sonra, geri kalan 180°lik kadranın tedavisini yapmaktayım.1,67
  
  c. Pigmentasyon  düzeyi:SLT her ne kadar pigment granüllerini  selektif olarak hedeflese de klinik olarak görülen trabeküler pigmentasyon  düzeyinin etkinlikteki rolü çok net değildir. Genel olarak etkinliğin  trabeküler ağın pigmentasyonundan bağımsız olduğu iddia edilmektedir.66,77,105  Nitekim trabeküler pigmentasyonun daha fazla olduğu toplumlarda SLT ile alınan  klinik yanıt pigmentsiz gözlerle benzer bulunmuştur.106 
  
  d. Kullanılan ilaçlar:SLT’de eğer hasta aynı anda humör aköz salgısını azaltan  bir ilaç kullanıyorsa SLT’nin daha etkili olduğu, eğer prostaglandin analoğu  kullanıyorsa SLT başarısının azaldığı bildirilmiştir.108-110 Bazıları önceden hiçbir tedavi  almamışlarda SLT başarısının daha yüksek, kombine ve maksimal tedavi alanlarda  ise daha az olduğunu bildirmiştir.65-66 Ülkemizde yapılan bir  araştırmada SLT etkinliğinin timolol/dorzolamid kullanan hastalarda  prostaglandin analoğu kullananlardan daha yüksek olduğu bildirilmiştir.109 
  
  e. Diğer:Çoğu çalışmada yaş, ırk, glokom tipi ve total enerji  düzeyinin SLT etkinliğini belirleyici olmadığı görülmüştür.65,66,81 Kanada’da 14 yıl içinde LTP  (SLT ve ALT) yapılmış 500 gözün retrospektif analizinde yaş, ırk, cinsiyet,  pseudofaki, pseudoeksfoliasyon gibi faktörlerin etkinliği belirleyici olmadığı,  etkinliği artıran tek faktörün yüksek bazal GİB olduğu bulunmuştur.108 Psödoeksfoliasyon bulunan ve  bulunmayan glokom hastalarını karşılaştıran bir araştırmada psödoeksfoliatif  hastalarda SLT ile daha başarılı sonuçlar elde edildiği bildirilmiştir.110  Diğer yandan başka araştırmacılarca 360 derece SLT ile psödoeksfoliatif  glokomlu hastalarda erken dönemde primer açık açılı glokom hastalardan daha iyi  sonuçlar elde edilmesine rağmen bu grupta etkinin daha erken azaldığı  gösterilmiştir.111 
  
  Kendi SLT uygulamalarının geriye dönük analizinde başarıyı  belirleyen temel faktörün bazal GİB olduğu, başarının yaş, cinsiyet, enerji  düzeyi, spot sayısı, glokom tipi, santral kornea kalınlığı, kullanılan ilaç  tipi ve sayısından bağımsız olduğu bulunmuştur.1,67 
  
  I.  SLT  Etkinliği: SLT ile ilgili literatür  incelendiğinde SLT uygulanan hastaların %59-96’sında 1. yılda uygulamadan yanıt  alındığı, 6-12 aylık takiplerde GİB’nın %18-40 arasında düştüğü görülmüştür.65 Daha spesifik olarak; SLT primer  uygulandığında ortalama %30-35 GİB azalması, mevcut medikal tedaviye ilaveten  uygulandığında ortalama %18-25’lik GİB azalması sağlamaktadır.  
  
  a. Kısa ve orta dönemde etkinlik: 
  SLT’nin etkinliğini ilk olarak gösteren1998’de Latina ve  ark.17 %70 yanıt oranı ve %23.5 GİB (yaklaşık 6 mmHg) azalması elde  etmiştir. Primer açık açılı glokomu olan 53 hastaya 180 derecelik SLT tedavisi  yapıldığında 6. ayda %70’inde 3 mmHg’lik GİB azalması saptanmıştır. Daha  sonraları diğer bazı araştırıcılar 6–12 aylık takiplerde 3.9–8.0 mmHg (%17-%35)  GİB azalması bildirmiştir.79,80,107 
  
  SLT antiglokomatöz tedavi  ile kontrol altında olan primer açık açılı glokom ve eksfoliatif glokomlu  olgularda 6 ayda %97 olguda, 12 ayda %87 olguda kullanılmakta olan ilaçların  azaltılmasını sağlamıştır.83 Bir başka seride 460 gözde 2 yıl  sonunda GİB’nın %23.3 azalma gösterdiğini ve başarı oranının %80 olduğunu  bildirilmiştir.65,66 Primer olarak SLT uygulanan hastalarda yaklaşık  %75 oranda 2.5 yıl süreyle etkinlik korunmuştur.84
  
  NTG olgularında tek bir SLT  uygulaması 6 aylık dönemde ilave %20’lik GİB düşüşü ve %27 oranda daha az ilaç  kullanılmasını sağlamıştır.66,67 Maksimal medikal tedaviye ilaveten  yapılan SLT’de etkinliğin eksfoliatif glokom hastalarında 21 ayda, eksfoliatif  olmayan glokomlarda ise 30 ayda kaybolduğu bildirilmiştir.111 
  
  b. Uzun Dönem Etkinlik ve Etkinliğin Süresi:SLT başarılı bir tedavi şansı sağlamakla beraber etkinliği  ALT gibi zamanla azalmaktadır. Farklı başarı kriterleri olan bazı merkezlerin  çalışmalarında başarı oranı 6. ayda %68-92 arasında değişmekteyken, 1. yılda  %52-98, 2. yılda %88, 3 yılda %52-76 arasında değişmiştir.17,77,86,106,  112,113
  
  Juzych ve ark.114 SLT yapılmış 41 gözü uzun  dönemde izlemişlerdir; başarı oranı ilave ilaç veya cerrahi gerekmeden en az 3  mmHg’lık GİB düşüşü olarak tanımlandığında   1, 3 ve 5. yılda sırasıyla %58, %38 ve %31 olmuştur. Gracner ve ark113  72 aylık takip sonunda GİB’nın 1-2-3-4-5-6. yıllarda sırasıyla %24, %25.5,  %25.1, %23.1, %22.6 ve %22.8 düştüğünü belirlemişlerdir. Survey analizi ile  başarı oranı 1. yılda %94, 2. yılda %85, 3. yılda %74, 4 yılda %68, 6. yılda  %59 olarak belirlenmiştir. Benzer şekilde Weinand’ın115uzun süreli  takibinde survey analizi ile başarı oranı 1. yılda %60, 2. yılda %53, 3. yılda  %44 ve 4. yılda %44 olarak belirlenmiştir. Bu rakamlardan görüleceği üzere  başarı oranı giderek azalsa da SLT uzun süre etkisini koruma potansiyeline  sahiptir.
  
  Wills Göz Kliniğinde yapılan retrospektif bir incelemede  SLT yapılmış hastaların ilaç sayısında 1-3ve 5. yıllarda anlamlı azalma olduğu,  GİB’nın 1. yılda anlamlı olarak düşük, 3. ve 5. yıllarda (anlamlı düzeye  ulaşmasa da) daha düşük bulunduğu, 67 gözden sadece 2’sine tekrar SLT  gerektiği, 7’sine glokom cerrahisi yapıldığı bulunmuş, SLT’nin maksimal tedavi  altındaki hastalarda cerrahiyi erteleme ve ilaç sayısını azaltmada etkin bir  yöntem olduğu ifade edilmiştir.116 
  
  Kendi klinik uygulamalarımda ortalama bazal GİB 21.8 mmHg  olan, maksimal tolere edilen ilaç tedavisi altındaki 149 göze adjuvan tedavi  olarak 360° SLT uygulandığında; 1-3-6-12-18-24-36. aylarda bazalden ortalama  GİB azalması sırasıyla %22-%25-%25-%22-%23-%21 olarak, yanıt oranı (GİB’nda  ≥%20 azalma kriteriyle) sırasıyla %59-%68-%65-%56-%67-%53 olarak  gerçekleşmiştir.1,67
  
  c. Primer SLT Etkinliği: SLT’nin daha önce hiç tedavi edilmemiş gözlerde primer  olarak uygulanması konusunda yapılan çalışmalar etkinliğin glokoma tedavisi ile  benzer olduğunu göstermiştir. Primer SLT’ye ait ilk sonuçları Melamed ve ark.87  ortalama %30’luk GİB azalması olarak bildirmiştir. Nagar ve ark. 85  90°, 180° ve 360° primer SLT uygulamalarını latanoprost monoterapisi ile  karşılaştırdıkları bir çalışmada latanoprostun gerek 90° gerekse 180° SLT’den  üstün bulunduğunu, 360° primer SLT yapılan gözlerin %60’ında ≥%30 GİB azalması  görüldüğünü ve bu sonucun latanoprost monoterapisinden farksız olduğunu  bildirmiştir. McIlraith ve ark.78 ise primer 180° SLT ile  latanoprost monoterapisini etkinliğini birbirinden farksız bulmuştur (sırasıyla  %31 ve %30.6 GİB azalması).  Lai ve ark. 107  ise aynı hastaların bir gözüne primer olarak SLT uygulayıp, diğer gözüne  antiglokomatöz ilaç başladıklarında etkinlik açısından arada anlamlı farklılık  bulmamıştır (sırasıyla %32.1 ve %33.2). Bir başka çalışmada Shazly ve ark.117 pseudoeksfoliatif glokom ve primer  açık açılı glokomda primer 180° SLT uygulamasını karşılaştırdıklarında, iki  glokom grubu arasında yanıt oranı (sırasıyla %74 ve %77) ve etkinlik süresi  açısından farklılık olmadığını bildirmiştir.
  
  Primer SLT’ye en büyük  destek 2011 yılında yayınlanan SLT/MED çalışmasından gelmiştir. Bu  çalışma toplam 18 merkezde yapılmış, prospektif, randomize ve kontrollü bir  çalışmadır. Açık açılı glokom veya OHT tanısı almış 127 göz primer 360° derece  SLT ve primer ilaç tedavisi (prostaglandin analoğu) alacak şekilde iki gruba  ayrılmıştır.  Toplam 29 hastaya primer  SLT, 25 hastaya ilaç tedavisi uygulanmış ve olgular 9-12 ay takip  edilmişlerdir. Son takipte ortalama GİB azalması SLT grubunda 6.3 mmHg, ilaç  grubunda 7.0 mHg olmuştur (p>0.05) . Bu çalışmada son takipte SLT grubunda  %26.4 GİB azalması, ilaç grubunda %27.8 GİB azalması elde edilmiştir. Hedef  GİB’na ulaşmak için SLT grubunda %11 ilave SLT yapılması, ilaç grubunda ise %27  oranda ilaç eklenmesi gerekli olmuştur. Bu çalışma sonucunda iki grup arasında  GİB değeri açısından farklılık olmamasına rağmen hedef GİB değerine ulaşmak  için ilaç grubunda SLT grubuna göre daha çok tedavi basamağı gerektiği ifade  edilmiştir. Çalışmacılar açık açılı glokom ve yüksek riskli OHT’de primer  SLT’yi güvenilir ve etkin bir yöntem olarak gördüklerini bildirmiştir.118  Bu çalışma SLT’nin prostaglandin monoterapisi ile aynı etkinliği gösterdiğini  bildiren daha önceki bazı çalışmaların sonuçlarını doğrulamıştır. 
  
  Kendi klinik  uygulamalarımda primer SLT’yi monoterapinin yeterli olacağını öngördüğüm açık  açılı glokom ve yüksek riskli OHT hastalarına, özellikle ilaç uyumunun yeterli  olmayacağı durumlarda veya okuler yüze kuru göz gibi nedenlerle sorunlu ise bir  tedavi seçeneği olarak önermekteyim. Takiplerde SLT etkinliğinin azalırsa 180°  tekrarlayan SLT uygulaması veya ilaç ilavesi seçeneklerini hastalara  sunmaktayım. Gözlemlerim primer SLT yapılan hastaların ilaç yerine yeniden  SLT’yi tercih ettiği yönündedir. Primer 360° SLT uyguladığımız ortalama bazal  GİB 26.3 mmHg olan 39 gözün takibinde 6 ayda %25.9, 12. ayda %23.5, 2. yılda  %24.6 GİB azalması izlenmiştir; bunlardan 8 göze en erken 2. yılda olmak üzere  180° SLT tekrarlanmıştır.1,67
  
  d. Tekrarlan SLT uygulamalarının Etkinliği:
  SLT, ALT ile kıyaslandığında trabekuler ağa zarar veremeyen  bir yöntem olarak göründüğünden teorik olarak tekrarlanabilirliği yüksektir.  Nispeten yeni bir yöntem olan SLT’nin kaç defa tekrarlanabileceği hakkında  basılı yayın halen kısıtlı sayıdadır.   Daha önce 360° SLT uygulanıp etkinin zaman içinde azaldığı olgularda  Hong ve ark120 44  göze, Polat ve ark121 38 göze ise  ikinci kez 360° SLT  uygulamış ve tekrarlanan SLT’in ilk uygulama kadar etkili ve güvenilir olduğunu  bildirmişlerdir. Khouri ve ark122 ise tekrarlayan 360° SLT ile  olguların yaklaşık 1/3’ünde %24 ay süreyle GİB’nın kontrol altında  tutulabildiğini bildirmiştir. Russo ve ark123 ise 12 aylık takipte  tekrarlayan SLT yönteminin tekrarlayan ALT uygulamalarından daha etkili  olduğunu bulmuştur. 
  
  Tekrarlayan SLT uygulamaları genel olarak ilk SLT’nin  başarılı olduğu ve zaman içinde etkinin azaldığı gözlerde uygundur. Ancak yakın  zamanda yapılan bir çalışmada ilk SLT’de sadece ılımlı cevap veren olguların  tekrarlayan SLT’de tıpkı ilk SLT’de başarılı olanlar kadar iyi yanıt  verebileceğini de bildirmiştir.124
  
  Kendi klinik uygulamalarımdadaha önce 360° derece SLT uygulananmış 33 göze, etkinin azalması  üzerine birinci SLT’den en az 12 ay sonra olmak üzere SLT tekrarlandı.  Takiplerde 1-3-6-12. aylarda GİB’nda ≥%20 azalma oranı birinci SLT’de sırasıyla  %49-%52-%64-%55, ikinci SLT’de sırasıyla %61-%67-%66-%42 olarak bulundu.  İkinci SLT sonrasında GİB pikleri kontrol  edilebilir düzeyde ve geçiciydi ve kalıcı bir olumsuz bir etki görülmedi. Bu  sonuçlara göre daha önce 360° SLT yapılıp etkinliğin zaman içinde azalmış  olduğu gözlere tekrar SLT uygulanması 1 yıllık takipte en az ilk uygulama kadar  etkin ve güvenilir görünmektedir.1,67 Ancak tekrarlayan SLT  uygulamalarında açıda önemli düzeyde periferik anterior sineşi (makrosineşi)  gelişebileceği de literatürde ilk kez tarafımızca bildirilmiştir.92   
  
  g. Pseudofakide  Etkinlik:SLT pseudofakide GİB’nı düşürmede en az fakiklerdeki kadar  etkin ve güvenli görünmektedir. Pseudofak  ve fakik olguların SLT sonrası 1 yıl ve 2 yıl süreyle izlendiği iki farklı  seride GİB azalması ve kullanılan ilaç sayısında azalma bakımından iki grup  arasında anlamlı bir farklılık bulunmamıştır.125,126 Yakın zamanda yayınlanan bir çalışmada  primer SLT’de etkinin pseudofakik gözlerde hafifçe daha geç ortaya çıktığı  bildirilmiştir.127 Kliniğimizde yapmış olduğumuz bir araştırmada 1  yıllık takipte psödofak olgularda başarı oranı %60-64, fakik olgularda  ise%58-73 arasında değişmiş olup gruplar arasında başarı açısından anlamlı  farklılık bulunmamıştır.87
  
  h. Diurnal GİB  Varyasyonu Üzerine Etkinlik: LTP’nin glokom ilaç tedavilerine göre önemli bir avantajının gün  boyu daha stabil bir GİB eğrisi sağlayabileceği olduğu iddia edilmiştir.  Diurnal/uyanık ve nokturnal GİB takibi yapıldığında SLT’nin GİB’nı nokturnal  periyodda uyanık periyoda göre daha iyi kontrol ettiği gösterilmiştir.128 NTG hastalarında SLT’in gün içi GİB  varyasyonunu tedavi öncesine göre anlamlı olarak azalttığı bildirilmiştir.129   Yakın zamanda Triggerfish kontakt lens ile  yapılan bir araştırmada NTG hastalarında SLT başarılı ise nokturnal amplitüdün  azaldığı, SLT başarısızsa bilakis yükseldiği gösterilmiştir.130  Kothy ve ark131da primer açık  açılı glokomda 360° SLT uygulamasını takiben diurnal GİB dalgalanmasında  anlamlı bir azalma olduğunu doğrulamıştır. Ancak yakın zamanda Triggerfish  kontakt lens ile yapılmış bir çalışmada SLT’nin glokom hastalarında görülen  gece GİB yükselmesi (nokturnal akrofaz) paternini ve amplitüdünü değiştirmediği  bulunmuştur.132  
                                                 
  SONUÇ
Sonuç  olarak SLT özellikle ilaçlarını düzenli kullanamayan, uzun yıllar ve çok sayıda  ilaç kullanmaya bağlı okuler yüzeyi sorunlu olan açık açılı glokom hastaları  ile maksimal medikal tedavinin yetersiz olduğu durumlarda ve primer tedavide  etkili bir tedavi yöntemidir. Maksimal medikal tedavi gereken hastalarda ilaç  sayısını azaltmayı ve bazen de operasyon zamanını ertelemeyi sağlayabilir.  Primer tedavide SLT etkinliği ilaç tedavisi ile (monoterapi) benzer  görünmektedir. Ancak zaman içinde azalan bir etkinlik söz konusudur. SLT’nin  temel avantajı spesifik olarak pigmentli hücreleri hedeflemesi ve ALT’de sık  görülen termal veya koagulatif trabeküler ağ hasarının önlenmesidir. Bu nedenle  trabeküler ağda skar dokusuna yol açmadan tekrarlanabilme potansiyelini taşır.  Mevcut literatür SLT’nin tekrarlayan uygulamalarının da etkili olduğu ve  komplikasyonlara yol açmadığı yönündedir.
KAYNAKLAR: